13 Mayıs 2008 Salı

KUTSANMASI GEREKEN GÜNLER.. UNUTULMAK İSTENEN ANLAR..



En özel gününde.. insanın.. gece.. herkes evlerine döndüğünde.. yalnız kalması kadar rahatsız edici bir yalnızlık olabilir mi?

Performansı iyi bir konser sonrası hislerime benzetiyorum bu durumu.. Konser öyle muhteşemdir ki.. (en son Haggard konseri..ses sisteminden dolayı çok keyifli olmamasına rağmen) .. Konser bitince .. Salondan çıkıp, içerideki o müthiş ses ahenginden, ritmden ve melodiden uzaklaşırken.. bu zevkten bihaber insanların arasına karışıp.. gündelik hayata dönünce.. Konserin bitmiş ve o anın bir daha yaşanamayacak olmasına o denli üzülürüm ki..

İşte öyle de.. Arkadaşların eve dolduğu doğum günü geceleri .. Herkes birer birer kapıdan gülerek uğurlanırken.. ve neyse ya, bulaşıkları yarın yıkarım.. diye boşvermişliğin tam da içine düşerken..
Yatağa uzandığındaki o sessizlik.. perdenin dahi kımıldamaması..bir ışık-lamba açma sesinin duyulmaması.. yan daireden sifon sesi.. üst kattan terlik sürtmesi..
Ne sabahın olması istenir.. ne gecenin bitmesi..
Ne gece öyle kalsın istenir.. ne de sabaha bu hislerle uyanmak..

Doğum günleri.. zihin kemale erince .. fazlalık kilolar gibi endişe vericidir..
Bu özel günleri birisi iptal etmeli !!!..
Eskilerin(çok eskilerin) doğum günlerini.. "soğuk bir kış günüydü ve yağmur çiseliyordu" diye hatırlaması belki bundan..

Bir nehir ki ömrüm..


5 yorum:

Adsız dedi ki...

Kalp atışımı hissettim, doğumgünümde hissedemediğim...Arteria carrotis comminis :) Bilirim, burdan atar...Şah damarından yakın olmak gibi,hiç yakın olamayacaklarına:)

Adsız dedi ki...

Damarların şahı susar,
Ayaklarda soğuk eser,
Kalpten kalbe bir yol akar,
Yakında sanar uzağı.

Communisin dostu musun,
İnterna mı extern misin,
Söyle sen de bizden misin
Doğumgünü yol tuzağı.

ofis dedi ki...

Bayağı olmuş buraları okumayalı. An itibarı ile zor tutuyorum kendimi tekrar yazdığınıza dönmemek için.

en son doğumgünümde tüm organizasyonu kendim yaptım. cok sevdiğim bir arkadaşımı önceden arayıp, onunla bulustum. güzel bi gündü. cabuk geçti.
doğumgünümde kendimden bir gün izin aldım.
bundan en çok benim haberim vardı. itiraf edeyim; o gün uyuşmak isterdim. aptalca etrafa bakar iken algımın tıkanmasıyla eş zamanlı seratonin denizinde coşmak isterdim. bazen seratoninin varlığını hissediyorum. o ve ben, biliyoruz birbirimizi.

yalnız yaşamın yeni yeni pratiğini yapan biriyim ben de. ve biliyorum ne dediğinizi. uzatmayacağım. ne diyim allah kolaylık versin.

artık konuşmama kararı aldım. ya da en azından minimize edeceğim. usandım kendimden. büyüyorum galiba :)

siz yazın yine ben de arada sırada buralara uğrayayım. elimde çayım, yine ışığı kapatayım.

yanlış anlamayın, ne şiir (neredeyse hiç) severim,
sunay akın vs.... uff varisi olmaktan kibarca diyim, imtina ederim.
ne de hüzün kovan kuşlarına merakım var.
ben sadece ışığı kapatıp, bir sırrı bir kere daha zikrediyorum, anlıyorum ve çıkıyorum.

bazı müzikler var böyle , yazılar, filmler

susalım artık



saygılarımla
kopukluklar için kusura bakmayın

Adsız dedi ki...

Demiştim ya "Kalp atışımı hissettirdi bu yazı bana, doğumgünümde hissedemediğim"...İnsan öMründe kaç kez teğet geçer ki ay ile denizin arasından....:).......!

Adsız dedi ki...

Yay gibi gerilmiş bir zihinde bulunur teğet geçilecek bükey..

İç bükey olduğunda da ay,
Deniz gibi parlamalı..

Aldanmamalı ama.. varsa sis..
Karanlıkta her ova bir deniz..
Sonra, her deniz.. otobüs camında bir kare..

Yol uzarken zihinde.. dudaklarda tatlı bir kavis..

48 GB POTPURİ

   Üzerinden her şekil bulutlar geçerdi “aşıkken” insanın, Meltem gibi yel gelir, son emeli güle konardı “son of the od”, Şimdi en güvendiği...