20 Temmuz 2008 Pazar

YENİ ŞEHİR.. NEV-ŞEHİR

Bir dönemi daha kapatıyorum..
Her sezon finalinde olduğu gibi .. Ben de yeni bölümleri ve bölümlerde oynayacağım yeni rolü şaşkın bir şekilde merak ediyorum :)

İnsan ya yorgun ya da kafası karışık olunca.. içinden çokça cümlelerle konuşuyor.. bunları yazmalıyım diyecek kadar bile yetişemiyor hızına kendinin..

Pılımı pırtımı topluyorum..
Hatıralar hep özlemle aranır..
Bazen bir fincan kahvesine ihtiyaç duyuyor insan..
Geleceğe hangi hatıraları saklamalıyım diye soruyorum kendime.. Nedense hep sanki o hatırayı tekrar yaşayacakmış gibi yaşanabilir olanları düşünmeye çalışıyorum.. Sonu gelsin istemiyorum belki o duygunun.. Sonsuzluk hissinin bir tazahürü sanırım..

Yaşanılabilir olana sarılarak ayakta kalabiliyor insan..
Bazen yaşanılabilir olan elimizin ucunda durduğunda dokunamasak da..

Yeni şehrin tüm (!) "İpek böcekleri"ne "kelebek" olma fırsatı getirmesini temenni ederek ..:)
tebessümle.. kelebek etkisiyle.. kuantumla..

26 Haziran 2008 Perşembe

Ruhuma Saplanan Dikenler



Bazı anlar gelir.. beklemezsin..
Ama o yine de gelir.. gelmesin istersin..
Kolay girer zor çıkar bulmacaları gibidir..
Eline minnacık dikenler battığında teker teker ayıklamak istersin.. birini ayıklarken diğeri canını acıtır..
Büyük kocaman bir diken olsa.. tek hamlede ve ustalıkla sökersin..kanayarak bile olsa çıktığında derin bir keyif alırsın.. dişinin arasında kalan artığı yerinden dilinle sökebilmek gibi.. uğraştırıcı ama sonu zevkli..
Ruhuma ince ince ve sık aralıklarla saplanan bir şeyle rolduğunu seziyorum.. nereden elime nasıl bulaştığını bilemiyorum.. şaşkınım..
Ama elimde hissediyorum..
bakışlardan.. kelimelerden.. gülüşten..okunuştan..
Her bakış.. içimde bir diken oluyor..
Bana kimse bakmasın istiyorum bazen.. canım çok yanıyor..
Sessizlik falan istemiyorum bu anlarda..
Şöyle, uzak ve yalnızlık anlamında..
İçimi boğacak bir gürültü..
Sayha şiddetinde..
Bir sura üfürüş nefesinde..
Kara saplanan kelimelerimi..
Ruhuma saplanan dikenlerimi..
Yere saplanan ayaklarımı..
Havalandırsın.. Yerden kessin ..
Gizlenmekten yoruldum..
Açığa çıkamaycak kadar kelimelere saplandım..
Kötülerin ruhları ..ayaklarından başına doğru çekilirken "dikene takılmış da çekilen pamuk" gibi olur derler..
Yani ?.. Pamuğun bir kısım parçaları terkedemez bedeni.. Yarım yamalak çıkar ruh..
Geride ne kalırsa..
Ruhtan kalan pamuklu diken artıkları..
Kimse ruhumu teskin etmeye çalışsın istemiyorum.. Ruhun teskin edilebilir bir şey olmadığını anlayacak kadar pozitivistim artık..
Ruhunda diken izleri olanlar..İzlerinizi öpüyorum..

21 Haziran 2008 Cumartesi

TERCİH ETMEK

Bugün.. geleceğimi .. birikimimi.. elde edebileceklerimi ya da tüm bunlardan vazgeçebileceklerimi .. kime tercih edeceğimi düşündüm..

Bir insanın diğerinin hayatına ipotek koyabilmesi anlamına gelir mi bu?

Kim, gönüllü olarak ..al hayatımı benim elimden diyebilir ki ?

Kim, aynaya baktığında kendisininkini değil onun gözlerini görebilir ?

Bu bir ölüm-kalım meselesi değil elbet.. Ama biri kalacak olsaydı kim kalmalıydı meselesidir..

Aşkın merhamete yenileceğini bilmiyordum..

Aşk kim için terk edilebilir ki ?

19 Haziran 2008 Perşembe

GÜNÜN BLOGU

:) tuhaf... Günün bloğu seçilmiş "kara saplı kelimeler" blograzzi'de..
benim kadar az yazan biri !!
teşekkürler Türkiye !!
:)

hadi sırası gelmişken..
Hayatının bu döneminde sürpriz mutluluklar ya da şaşkınlıklar yaşayanlara kocaman kucak dolusu huzur dileklerimle :)

Deniz kenarında kadeh sesinden müziği duyabilenlere reverans ile..

İpeksi gülüş ve tebessümle diyelim :)

30 Mayıs 2008 Cuma

İŞ..GÜÇ..AŞK..

Çok yorulunca çok konuşmak bir rahatsızlık mı bilemiyorum..
Ama ben, yoruldukça zihni açılanlardanım sanırım.. elim ayağıma dolaştıkça koordinasyon kabiliyetim artıyor ! daha bir heyecanla ve istekle sarılıyorum çözümsüzlüklere..

Gücümün tükendiği zamanlarda da çok konuştuğumu farkettim.. Hatta daha fazla gülüyorum.. Gerginliğin böyle dönemlerde daha kolay dışarı sızdığını biliyorum ..
Ancak bu akşam bir arkadaşım bana.. sen işkolik misin dedi...
Bu gece çalışma salonunu en geç ben terkettim.. saat 02:15 ti sanırım..
Cevap veremedim.. çünkü olmayı düşünmediğim ve istemediğim ama içinde bulunduğum durum..

İnsan yorulunca bir de.. çok konuşunca.. aşkın tesiri de azalıyor sanırım.. işkoliklikten aşkı düşünemiyormuş insan anladım..
İşi çok konuşmak olanlardan biri iseniz.. susabildiğiniz anda
ya da yanında susabildiğiniz.var olduğu zamanda.. sanırım aşkın tedirginliğini hissediyorsunuz..

Susmak erdemdir diye bir söz duymuş muydum.. yoksa kendi kendime uydurduğum uyduruk erdem laflarından biri miydi hatırlayamıyorum..

Ama, bazen derin aşkın, ciddi suskunluk içerdiğini düşünüyorum..
Susma... Sustukça sıra sana gelecek...

13 Mayıs 2008 Salı

KUTSANMASI GEREKEN GÜNLER.. UNUTULMAK İSTENEN ANLAR..



En özel gününde.. insanın.. gece.. herkes evlerine döndüğünde.. yalnız kalması kadar rahatsız edici bir yalnızlık olabilir mi?

Performansı iyi bir konser sonrası hislerime benzetiyorum bu durumu.. Konser öyle muhteşemdir ki.. (en son Haggard konseri..ses sisteminden dolayı çok keyifli olmamasına rağmen) .. Konser bitince .. Salondan çıkıp, içerideki o müthiş ses ahenginden, ritmden ve melodiden uzaklaşırken.. bu zevkten bihaber insanların arasına karışıp.. gündelik hayata dönünce.. Konserin bitmiş ve o anın bir daha yaşanamayacak olmasına o denli üzülürüm ki..

İşte öyle de.. Arkadaşların eve dolduğu doğum günü geceleri .. Herkes birer birer kapıdan gülerek uğurlanırken.. ve neyse ya, bulaşıkları yarın yıkarım.. diye boşvermişliğin tam da içine düşerken..
Yatağa uzandığındaki o sessizlik.. perdenin dahi kımıldamaması..bir ışık-lamba açma sesinin duyulmaması.. yan daireden sifon sesi.. üst kattan terlik sürtmesi..
Ne sabahın olması istenir.. ne gecenin bitmesi..
Ne gece öyle kalsın istenir.. ne de sabaha bu hislerle uyanmak..

Doğum günleri.. zihin kemale erince .. fazlalık kilolar gibi endişe vericidir..
Bu özel günleri birisi iptal etmeli !!!..
Eskilerin(çok eskilerin) doğum günlerini.. "soğuk bir kış günüydü ve yağmur çiseliyordu" diye hatırlaması belki bundan..

Bir nehir ki ömrüm..


DİPSİZ KUYU..DİBİNİ GÖRMEK..DİBİNİ BULMAK..

Bir gün öğretmenlerimizden birisi.. oğlum.. "şişe"nin


ve "kadın"ın dibi yok demişti..







Tecrübe etmediğim şeylere inanmama eğilimindeyim nedense.. Ateş yakmadığı sürece elimin acıdığını hissedemeyenlerdenim..

Çukurun dibine düşmediği sürece düştüğünün farkına varamayanlardan olduğum gibi..
Ve kaç kez düşülür ki bir kuyuya.. kaç kez çıkılır..
İnsanın kara deliği.. beyin kıvrımlarında, "iğne deliği" gibi.. minik boşluklar bırakmak mı..

Nefes alamaz insan "serd düşünce"..
Ya da bazen düşününce.. insan.. nefes alamaz..
Kelimeler.. bakışlar.. adımlar.. tutuşlar.. serdleşir..

Yumuşak toprakta çivi oynardık eskiden.. dar boğazlar yapardık birbirimize.. ince uçlu çivisi olan aradan geçebilirdi..
Kendimize yaptığımız boğazlar o denli dar ki.. ince.. ipince "delikli iğne"ler ile saplamaya çalışsak.. geçemeyecek gibiyiz..
Kutsiyeti yitirilmiş harf cesetlerinden özür diliyorum..
Kuyunun dibine saplanıncaya kadar sırtımın yere değeceğini sanmıyordum..

16 Nisan 2008 Çarşamba

BAKMAK.. DİKKATLE GÖZ UCUNDAN..

Filmlerde talihsiz sahneler olur.. biri giderken diğeri "o"nun arkasından bakar ama "bakılan" bunun farkına varmaz..sonra bakılan döner.. bu kez, "önce bakan" kendi ayak uçlarına bakmaktadır.. Sadece sevgili olanlar için değildir bu kareler... iki eski dost için bile.. geri dönüş noktası olabileceği hatırlatılır..
Ve.. bak denir.. şimdi bak bak!.. şimdi bak!.. şimdi çevirsen karşılaşacaktınız!.. Seyirci yerinde kıvranır.. sonuç genellikle aynıdır.. köşeden dönülür..ve herkes yoluna devam eder..
Bu sahne böyle sürer.. Aslında verilmek istenen mesaj; bir ömür kaçırılan fırsatların dile getirilmesidir...

Hayatı çok ciddiye aldığımda aklıma böyle sahneler geliyor.. Neden mi..?
Çünkü..bazen köşeden döneni bir araba çarpar..
Uzağa gidenden bir müddet sonra haber alınmaz..
Ve iç geçirilir.. en azından son bir defa aynı anda bakabilseydik..

Hayatın bazı dönemleri ne kadar zor ..ve ne kadar çabuk geçiyor değil mi ?

48 GB POTPURİ

   Üzerinden her şekil bulutlar geçerdi “aşıkken” insanın, Meltem gibi yel gelir, son emeli güle konardı “son of the od”, Şimdi en güvendiği...