9 Ekim 2007 Salı

BİR OKUL MACERASI (zihinsel.. zihinsel..)


(not: müzikle okunsun lütfen.. .. lütfen ama.. arada bir durup müzik dinlensin. sonra tekrar okunsun:)..)

geceleri ilham gelir de yazarım zannediyorum bloga.. oysa gündüz dersin ortasında.. tam da hocanın en heyecanlı bölümleri anlatması.. ya da direkt bir soruya muhatap olacağım esnada.. aklımdan süzülüyor kelimeler.. daire çizmiş.. çocuklar gibi el ele tutuşmuş zıpla zıpla oynuyor cümleler..
misal:
kelimeler hayalet gibi duvardan duvara atlıyor.. resmen uçuşuyor ..
boğazımdan garip bir dille çıkan anlamsız dualar gibi.. kendinden geçmiş günahkar bir abid gibi.. kaybolarak dondan dona bir güvercin gibi.. cümleleri renksiz ama gölge şeklinde görüyorum.. işte orada tahtanın üzerinden geçti.. pencerede yansımadan ..ışığı hazmederek yere betona düştü.. sürünerek üzerime çıkmaya çalışıyor..
şimdi.. zihnimde yankılanan müzik ne düşünüyorum.. beni bu askıya kim astı.. kim omuzlarımdan tutarak sürükledi beni bu kuyuya.. ve ucunda ipe gerilmiş bir boyun gibi sallandırdı .. hangi ses..
gölge kağıdın üzerine geliyor ve.. film karelerinde deftere kendiliğinden yazılan harfler gibi.. elimin farkında olmadan zihnimin hızına yetişerek not almaya..akşama bunları düşün ve yaz komutunu idrak etmeye çalıştığını farkediyorum..

"kıvrak hareketlerle dans" etmeye başlıyor gölge-cümle.. ulan gölgenin de oryantalisti olur mu demiyorum.. oluyor.. ve bir "kükreme" ile duvardan duvara atlıyor..
böğürtü en dibimden hocanın gözlerine fırlayan bir bakış gibi keskince çıkıyor.. ağzımda hapsediyorum.. sihirli bir güçle emiyorum sesi.. ses bir nefes gibi çıkıyor tevekkül içinde.. görenler dertli sanıyor !!
aaaaahhhhhhhhhhhhhhh !!!!!!!!!!!
midem yanıyor.. yutmamalıyım bu kadar samimi ve derinden gelen cümle-sesi..
çünkü her yutuşum da kusuşum bir başka darbeyle geliyor..
her darbede daha derin uçurum kenarları oluşuyor.. törpülenmemiş tırnak gibi.. ruhum bu sese takılıyor.. yırtınıyor yırtınıyor..
takılıyor.. kopartıp boynumu geren ipten duvara bir çivi gibi çakılmak istiyorum..
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahhhhhhhhhhhhhhhhhhhh!!!!!!!
içim müzikle ..cümle duvarla dans ediyor.. ağzım köpürerek içimden konuşuyorum.. içim köpürerek ağzımdan.. ayağımı yere vura vura düşünüyorum.. sanki her yere vuruşumda yeri sallıyorum.. yanımdaki elini bacağıma atıp durduruyor.. demek ki sallıyor muşum !? burnum soluyarak alıyor kokuyu.. kokular solunmak için taaa burnumun ucuna kadar geliyor.. koklasam sanki yeryüzünü içime çekicem..sanki baksam birine o anda içine giricem.. sanki..sanki.. ayaklarım bir demirle bağlı sıraya.. çünkü öyle yükseliyorum.. öyle sesimi içimden gelen fırtınayla dinliyorum..
el ele tutuşup oynuyorum kendimle.. ya leyli ya leyli.. ya leyli.. uzadıkça uzuyor..uzuyor.. ya leyli ya.. ya leyla.. ya leyla !! ey leyl-i sefa.. ey leyl-i kadir.. ey leyl-i yakaza.. ey leyl-i kauntum.. ey leyl-i akbaba...
"koro" oluyor cümleler duvarda nota nota.. hoca yüzüme anlamsız bakıyor farkettim az önce.. ben sanki her şeyi anlamış ve anlıyor gibi bakıyorum.. elimi kaldırsam her şeyi tekrar edecek gibi..
soru sormak ister gibi.. oysa az önce yakazaya giren ben değilmişim gibi..
sakin ve sessizlik bir "nefes" gibi "tevekkül"le yeniden ele geçiriyor yüzümü..
çığlık gibi hafif... uyku gibi ağır bir biçimde yorgun düşüyorum.. yorgunum..


gökten "3" elma düşüyor.. kelime şeklinde..
bir dehliz içinde sessizce seyre dalıyoruz..
dalıyoruz..
dalıyoruz..
"bir"i kurgulayana.. biri kurguya dalana..
biri diğerlerine hayretle bakana..

1 yorum:

ofis dedi ki...

İtiraf edeyim müzik dikkatimi dağıttı ama kudretli, dolambaclı, efsunlu, agulu ,kokulu bı aksamıma gıttım. (efsunla kudret aynı yerde durur mu, kudretın oldugu yerde efsun olur mu? bılmem, içeriğini düşünmesem de hissettirdikleri aykırı geldi)(kelimelerin bu haline köleyim, akustigini, yan yana durusunu seviyorum, yan yana koyuyorum, millet beni şair sanıyor ya da cok edebi) neyse,

önemi haiz tedrisat yuvalarının (dan birinin) önemi haiz calışma yuvasındayım. feci ter kokuyorum. önümde sayfalarca not, kulagımda yeni turkuden acıl dogu acıl, gunlerdır onu dinliyorum, belki de aydır. her gun degıstırmeye calıstıgım fakat hep aynı kalan, havası hiç değişmemiş esvabım da benimle. onun olusturdugu beni sevmiyorum.
bi klasik kemence sesinde cekiliyor bütün kanım. degisiyor nefesim. nası ıstıyorum istanbul da olmayı.
arka sokaklarından birinde göğe bakmayı, sadece göğe bakmayı, kendi etrafımda dönmeyi. cocukken yaptıgımiz gıbı göğe bakarak dönerken düşmeyi.



ezelini düşünmek bile istemedıgım bi zamandan beri benimle varolan bıkmıslık duygusunun canımı burnuma getirdigi anlardan biri.
nası da sevmiyorum oldugum yeri.
nasıl da irkiliyorum ordan.
onun beni koydugu durumdan.
tıkanıyor nefesim, bogazım. külçe gibi bedenim, mecburum orda olmaya.beyaz ışıkların altında gelecek aramaya.
eminim görünen bedenim ele vermiyor beni. ama elim gittikçe önümdekilere aklım beni çekiyor baska yere. asılıyor geriden ipten. sonra bütün ipler birbirine karısıyor. lineer olan ne varsa karmasıklasıyor.
gene sabrediyorum, bi kahve içiyorum, inip geliyorum, yorgun. bi de dokuz kat tat yiyorum, tadını seviyorum, kilo vermeye söz veriyorum.



hala degişmesi için ugrasıyorum bişeylerin, gibi şeylerin, yılgınlık vermesın umutsuzluk da,kimseye haksızlık etmek istemem hayat da dahil buna,
zira bize farz olan umut etmek, zor, bazen yalancıktan da olsa umut etmeye, gayretle sıgınmaya calısıyorum.


hoscakalın, kolay gelsin..

48 GB POTPURİ

   Üzerinden her şekil bulutlar geçerdi “aşıkken” insanın, Meltem gibi yel gelir, son emeli güle konardı “son of the od”, Şimdi en güvendiği...